24 Nisan 2011 Pazar

Sedat Peker, Atilla Peker, Ali Binkalkan, Ümit Korucu Hakan Öztürk, Hüseyin Nalbantoğlu, Ali Şahin Gürman hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı



Bu kadarına da pes!
Sedat Peker ve adamlarına yönelik operasyon iyice karıştı. Peker ve 34 adamı, önce “delil yetersizliği” gerekçe gösterilerek serbest bırakıldı, daha sonra ise üst mahkeme Peker ve 6 adamı hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Halka gözdağı vermek istiyorlar
Terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına alınan Tunceli Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Taşkale, EVRENSEL’e konuştu: Gözaltı, halkın iradesine yapılmış bir saldırıdır. Demokrasi ve barış isteyenlere gözdağı verilmek isteniyor.

Polisin ihlalleri sürüyor
İHD Ankara Şubesi’nin yeni Başkanı Salih Karaaslan, Ankara’da polislerin yol açtığı hak ihlallerinin yaşandığını belirtti. Karaaslan, Sincan F Tipi Cezaevi’nde görüşte Türkçe’den başka dil kullanma yasağı yüzünden Kürt ailelerin çocukları ile iletişim kuramadıklarını söyledi.

TÜMTİS’liler direnmekte kararlı
TÜMTİS’te örgütlendikleri için işten atılan İzmir Ambalaj işçilerinin direnişi sürüyor. Patronun çeşitli yöntemlerle sendikadan vazgeçirmeye çalıştığı işçiler, “Herşeye rağmen işimize geri dönene kadar direneceğiz. Onların baskıları bizi yıldırmaya yetmeyecek” dediler.









Bu kadarına da pes!


Organize suç örgütü oluşturarak, darp, ölümle tehdit, işyerine el koyma, zorla para isteme, ihaleye fesat karıştırma, adam kaçırma gibi suçlar işlediği öne sürülen Sedat Peker ve tüm adamları, önce serbest bırakıldı, akşam saatlerinde ise yeniden haklarında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.
Sedat Peker’in de aralarında bulunduğu 24 kişinin nöbetçi mahkemece serbest bırakılmasına, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı tarafından itiraz edildi. İtirazı görüşen üst mahkeme, Sedat Peker ile 6 kişi hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi.
Üst mahkeme tutuklama kararı verdi
İtirazı görüşen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dosyayı inceleyerek, serbest bırakılmasına itiraz edilen 24 kişiden Sedat Peker, Atilla Peker, Ali Binkalkan, Ümit Korucu Hakan Öztürk, Hüseyin Nalbantoğlu, Ali Şahin Gürman  hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı.
Dört gün süren operasyon boyunca gerek emniyet gerekse de medya cephesinde son yılların en büyük çete operasyonlarından birinin gerçekleştirildiği ve önemli delillere ulaşıldığı havası yaratılmasına karşın, Peker ve adamlarının “delil yetersizliği”nden serbest bırakılması dikkat çekmişti.
Bu arada Genelkurmay Başkanlığı, Sedat Peker grubuna karşı başlatılan operasyon sırasında bazı basın yayın organlarında çıkan haberle ilgili olarak idari tahkikat başlattı.
Peker: ‘Beklemiyordum’
Karar, kamuoyunun tepkisini çekerken, Sedat Peker bile, “Böyle bir kararı kendim de beklemiyordum. Serbest kalmak gibi bir şey hayal olacaktı” dedi.
Sedat Peker ile birlikte 34 kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi’ndeki sorgu ve işlemlerinin tamamlanmasının ardından önceki gün sabah saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. Savcılık sorgulaması sonucunda 11 kişi serbest bırakılırken, 24 kişi tutuklanmaları istemiyle 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi. Zanlılardan Sedat Peker’e, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek, Yusuf Altay’ın kaçırılması ve dövülmesi, Balıkesir’deki bir maden ocağı ile ilgili ihale ve sahte evrak düzenleme suçlamalarında bulunuldu.
Nöbetçi mahkeme zanlıların saat 01.00’ye kadar sorgularını yaptı. Ardından karar için ara veren mahkeme heyeti saat 02.45’te aralarında Sedat Peker’in de bulunduğu 24 kişinin serbest bırakıldığını açıkladı. Karar Peker ve diğer zanlılar tarafından alkışlarla karşılandı. Peker ve 23 kişinin serbest bırakılması adliye önünde bekleyen bir grup tarafından da sevinç gösterileriyle karşılandı.
Mahkeme çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Peker, “Hakkında tahkikat yapan polislerin kendisinin suç işlediği yönünde kanaate vararak çalışmalar yaptığını ancak, mahkemenin bu kanaati paylaşmadığını” söylemişti. Üst düzey kamu görevlileriyle ilişkisi olduğu iddialarını reddeden Peker, eski MİT’çi Korkut Eken’e para verdiği yolundaki soruları ise yanıtsız bıraktı.

Vali kendini savundu
Sedat Peker’in adamlarının, Bilecik jandarması üzerinden başvuru yaparak, Bilecik Valisi Ayhan Çevik üzerinden silah ruhsatı aldığı ortaya çıktı. Gelişmeler üzerine dün bir açıklama yapan Çevik, “Söz konusu silah ruhsatları yasal prosedür tamamlandıktan sonra verilmiştir. Ruhsatların verilmesinde bir engel yoktu” dedi.
Vatan gazetesinin haberine göre ise Sedat Peker, bir işadamını gözaltına aldırmak için yeni emekli olan bir kuvvet komutanının (Aytaç Yalman) emir subayını devreye soktu. Sonuçta, emir subayının İstanbul Emniyeti’ndeki girişimleri üzerine tekstilci Yusuf Altay gözaltına alındı.

Başa dön





Halka gözdağı vermek istiyorlar
Terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına alınan Tunceli Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Taşkale, halka gözdağı verilmek istendiğini söyledi. Gözaltı olayının halkın iradesine yapılmış bir saldırı olduğunu ifade eden Taşkale, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti.
Gazetemize konuşan Başkan Yardımcısı Mustafa Taşkale, geçtiğimiz günlerde meydana gelen çatışmada hayatını kaybeden bir HPG gerillasının cebinden çıktığı iddia edilen pusula nedeniyle gözaltına alındığını hatırlattı. Bunun trajikomik bir iddia olduğunu kaydeden Taşkale, “Bu asılsız ifadeler karşısında ifadem alınacaksa bunu savcılık yapabilirdi. Ama bu yapılmadığı gibi evim didik didik aranmıştır. Suçlu muamelesi yapılmıştır. Bunu bir komplo ve gözdağı süreci olarak değerlendiriyorum. Demokrasi ve barış isteyenlere gözdağı verilmek isteniyor. Bu asılsız iddiaları düzenleyenler hakkında da suç duyurusunda bulundum” dedi.
Uyum kağıt üzerinde kaldı
Görev yerinin ve ikametgâhının belli olmasına rağmen polis tarafından gözaltına alınmasının halkı temsil eden bir kuruma karşı etik olmadığını ifade eden Taşkale, bu saldırının sadece sahsına yönelik değil, halkın iradesine ve halkın iradesiyle seçilmiş güçbirliğine yapıldığını söyledi.
Taşkale, “AB İlerleme Raporu’nun açıklandığı şu günlerde demokratik bir kuruma yönelik hukuksuzluk, uyumun sadece kağıt üzerinde düzenlemelerle olmayacağını, bunun bir zihniyet sorunu olduğunu bir kez daha göstermiştir” diye konuştu.
Hak ihlalleri kaygılandırıyor
Tunceli’de son günlerde yaşanan antidemokratik uygulamalara da değinen Taşkale, “Özellikle son birkaç aydır yoğunlaşan hak ihlalleri kaygılara yol açmaktadır. Mühürlerine zoraki el konulan muhtarlar, çatışmalar gerekçe gösterilerek ormanların yakılması, operasyonların ve çatışmaların durmasını isteyen bir grup gencin il girişinde korucular ve örgütlenen sivil çetelerce saldırıya uğramaları, demokrasi ve barış isteyenlere tahammülsüzlüğün göstergesidir” dedi. Halkın kendisine karşı gösterdiği duyarlılığa teşekkür eden Taşkale, baskıların ancak bu şekilde engellenebileceğini dile getirdi.

EMEP TEPKİ GÖSTERDİ
EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek, Tunceli Belediye Başkan Vekili Mustafa Taşkale’nin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
Konuyla ilgili olarak yazılı açıklama yapan İmrek, Taşkale’ye yönelik uygulamayı, Tunceli halkına, emek ve demokrasi güçlerine yapılan bir saldırı olarak değerlendirdiklerini ifade ederek, “Taşkale için alelacele tutuklama kararı çıkartılması, gözaltına alınması ve evinde arama yapılması, halka ve halkın temsilcilerine devletin bakışını bir kez daha ortaya koymuştur. Hâlâ sıkıyönetim ve OHAL uygulamalarıyla Tunceli’yi yönetmeye kalkanların düştüğü duruma bir kez daha tanık olduk. Cumhuriyet savcısının gösterdiği tutum tüm hukuk normlarını alt üst eder niteliktedir. Tunceli’de, demokratik kurumlara, sendikalara, muhtarlara ve tüm halka karşı süren antidemokratik uygulamalar, Cumhuriyet Savcılığı’nın tutumuyla ifrata vardırılmıştır” dedi.
Tunceli halkının Taşkale’ye sahip çıkarak, keyfi tutumlar karşısında sessiz kalmayacağını gösterdiğini belirten İmrek, “Umarız bu durumdan sonuç çıkarılır ve böyle komplolara, düzmece iddialarla gözaltı ve tutuklamalara bir daha başvurulmaz. Halkı ve halkın temsilcilerini potansiyel suçlu olarak gören anlayışla ve bu tür komplolarla bir yere varılamayacağı bir kez daha görülmüş olmalıdır” diye konuştu.


Başa dön





Polisin ihlalleri sürüyor
Özgül Yıldızer
İHD’nin yeni Ankara Şube Başkanı Salih Karaaslan, Ankara’da polisin yarattığı hak ihlallerinin sürdüğüne işaret etti. İnsanların takip ve tehdit edildiğini, gözaltında kaba dayak uygulamaları olduğunu söyleyen Karaaslan, Sincan F Tipi Cezaevi’nde görüş sırasında Türkçe dışındaki dillerin yasaklanması nedeniyle ailelerin iletişim kuramadıklarını ve cezaevinde görüşme yasakları uygulandığını dile getirdi.
İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi’nin geçen hafta yapılan genel kurulunda seçilen yöneticiler görev bölümünü yaptı. Buna göre Salih Karaaslan şube başkanı olurken, Selim Kalıç şube sekreterliğine, Yalçın Balkıs da saymanlığa getirildi.
Gazetemizin sorularını yanıtlayan Salih Karaaslan, Ankara’da genellikle polisin vatandaşlara karşı tutumunda ihlaller yaşandığını kaydetti. Polisin gereksiz yere gözaltına alma, gözaltı öncesi kaba dayak, psikolojik baskı uygulama gibi tutumlarının sürdüğünü söyleyen Karaaslan, insanların emniyet görevlileri tarafından hukuksuz bir şekilde takip edildiğini belirtti. Gazi Üniversitesi öğrencisi Mahir Akkaya’nın üniversitenin açılışında “özerk üniversite” talebini dile getirdiği için 5-6 kişi tarafından yaka paça gözaltına alındığını dile getiren Karaaslan, Ankara polisinin tutumuna Akkaya’nın gözaltına alındıktan sonra kaba dayağa maruz kalmasını ve 5-6 saat gözaltında tutulduktan sonra bırakılmasını örnek verdi.
Ankara Valiliği’nin okullara “Kürtçe kitap dağıtılacak” şeklinde uyarı genelgesi gönderdiğini hatırlatan Karaaslan, Kürtçe’nin serbest bırakıldığını, yayın hakkı verildiğini belirterek, ancak bu uygulamanın çıkartılan yasaların pratikte uygulanmadığını gösterdiğini ifade etti. Vatandaşlara sigara izmariti attığı veya alkol aldığı için baskı yapılmak istendiğine dikkat çeken Karaaslan, “Eğer suç işlediyse cezasını verirsiniz ama böyle gözdağı verilmemeli” dedi.
Kürtçeye yasak
Sincan F Tipi Cezaevi’nden gelen şikâyetlerin büyük bir kısmının görüş sırasında yaşanan sıkıntılardan kaynaklandığını belirten Karaaslan, görüşte Türkçe dışında dil kullanılmasına izin verilmediğini, Kürt ailelerin çocukları ile iletişim kuramadıklarını söyledi. Cezaevi içinden gelen mektuplara göre, cezaevinde kaba dayak uygulandığını dile getiren Karaaslan, görüşe çıkarmama gibi cezalar verildiğini bildirdi. Karaaslan, çocukları cezaevlerinde bulunan ailelerin çocuklarının başına bir şey gelmesinden korktukları için açık ve net konuşamadıklarını belirtti.
Amaçlarının İHD Ankara Şubesi’ni kurumsal bir işleyişe kavuşturmak olduğunu kaydeden Karaaslan, şube bünyesinde cezaevi, kadın, işçi ve emekçi, çevre, göç ve hukuk komisyonları kuracaklarını açıkladı.


Başa dön





TÜMTİS’liler direnmekte kararlı
TÜMTİS’te örgütlendikleri için işten atılan İzmir Ambalaj işçilerinin direnişi sürüyor. Patronun çeşitli yöntemlerle sendikadan vazgeçirmeye çalıştığı işçiler, “Herşeye rağmen işimize geri dönene kadar direneceğiz. Onların baskıları bizi yıldırmaya yetmeyecek” dediler.
İşyerinde çalışan işçilere sendikadan istifa etmelerine yönelik baskı uygulanırken, direnişteki işçiler fiziksel saldırılara maruz kalıyor. İşçiler, geçtiğimiz hafta, vardiya amiri Doğan Uslu’nun da aralarında bulunduğu bir grubun saldırısına uğradı. Saldırının planlı olduğunu düşünen işçiler, İzmir Ambalaj Müdürü ile İnsan Kaynakları Direktörü’nün olay sırasında karakolda olduğunu iddia ettiler.
‘Ben sendikayı dağıtırım’
Saldırı sonucunda 4 arkadaşları rapor almasına rağmen karakolda suçlu durumuna düşürüldüklerine dikkat çeken işçiler, Doğan Uslu ile İnsan Kaynakları Direktörü ve aynı zamanda İzmir Ambalaj’da faaliyet yürüten iki taşeron şirketin sahibi Muharrem Özyılmaz hakkında suç duyurusunda bulundular. İşçiler, özellikle Muharrem Özyılmaz’ı sendika düşmanlığı yapmakla suçluyor. Patronun, sendika ile yaptığı görüşmede, atılan işçileri 4’erli gruplar halinde geri alacağını söylediğini, ancak Muharrem Özyılmaz’ın işvereni vazgeçirerek, ‘ben burayı dağıtırım’ dediğini anlatıyorlar.
İçerdekiler için
İşçiler arasında “Muhtar” diye çağrılan Cemil Kara, devletin “Sendika senin anayasal hakkın” dediğini, ancak mağdur oldukları halde jandarmanın kendilerini suçlu görüp engellemeye çalıştığını söyledi. Kara, “İşten atıldık kapının önünde durmamız engelleniyor. Biz burada durmazsak içeride çalışan sendika üyesi diğer arkadaşlarımız da işten atılacak. Bizim burada beklememiz onların atılmasını engelliyor” dedi.
İzmir Ambalaj’da 5 yıldır çalıştığını, bu süre içinde dört farklı taşeron şirkete geçirilerek haklarının gasp edildiğini, en son Vanlıoğlu isimli bir şirkette çalıştığını anlatan Kara, mücadelenin sonunda TÜMTİS’in İzmir Ambalaj’a gireceğine inanıyor.
Rüşvet iddiası
Saldırıda gözü şişen Hacı Avşar, Muharrem Özyılmaz’ın kendi çıkarlarını korumak, sahibi olduğu iki taşeron şirketin gelirlerini kaybetmemek için sendikaya ve işçilere saldırdığını söyledi. Avşar, “TÜMTİS İzmir Ambalaj’a girince taşeron çalışmayı engelleyeceği için sendikayı istemiyorlar” diye konuştu. Özyılmaz’ın sendikadan istifa etmesi koşuluyla kendisine memurluk teklif ettiğini, işverenin TÜMTİS üyesi işçilere işten atılmayacaklarına dair kağıt imzalayıp vermek istediğini anlatan Hacı Avşar, “Onların baskıları bizi yıldırmaya yetmeyecek” dedi.

Hiç yorum yok: